Vedat Milor abimizi anarak ve onun tespitine yüzde yüz katılarak, dünyanın en sevimli kasabalarından biri San Sebastien, Nam-ı diğer yerel adı ile Bask bölgesinin medar-ı iftiharı Donastier.
Sadece yeme içmesi ile değil havası, denizi, doğası ile de şahane bir yer. İspanya’nın atlas okyanusu kıyısındaki doğal limanlarından biri; doğuştan denizci, balıkçı, mücadeleci, kaşif…
Yeme içmeye gelince ise bu mühim meseleyi dörde ayırmamız lazım :
İspanyolların Tapas, Baskların Pontix dediği; çoğunlukla ekmek üstünde, yer yer de tabaklarda envaiçeşit mezeler ! Deniz mahsullerine kadar, dana yanakları, organik mantar çeşitleri falan da şahane… Meşhur birkaç mekan daha var ama genel olarak hem eski şehir de hem yeni şehir de kötüsüne denk gelmen imkansız, fiyatlar da son derece makul .
Michelin yıldızlı ağır restoranlar konusunda ise seçenek çok olsa da bu işin kral Elkano ! San Sebastian’ın hemen dışında, Getaria adlı şirin balıkçı köyündeki dünyaca meşhur Kalkan Izgaracı Arturo Elkano… Arturo her masa ile tek tek ilgileniyor ve Vedat Milor'dan selam götürünce çok seviniyor. Getaria Köyü aynı zamanda meşhur modacı Balenciaga'nın da memleketi çok da güzel bir müzesi var ...
Başta cheesecake olmak üzere tatlılar … Barselona ve Madrid’te de her köşe başında görürsün şahane küçük şık pastanelerde çeşit çeşit pasta börek konusunda bu İspanyollar zaten usta. Burada konu bir seviye daha atlıyor ve hem ekmek, hem kruvasan, hem pasta, hem tatlı çeşitleri göz alabildiğine… Denediğimiz hiçbir şeyden pişman olmadık.
Şarap da ayrı bir mevzu, Bordo’ya komşu olmakla birlikte kendilerinin de çok lezzetli beyaz şarapları ve elma "cider"ları var, hem de bedava … Biz tapaslarla da balıkla da yerel "cider"ları tercih ettik, çok ta keyif aldık, elma, vanilya, çiçek, tarçın kokulu çok hafif şahane bir içki …
Heh bir de kimsenin bahsetmediği kahvaltı meselesi var, bir gün Londres Otel’e kahvaltıya hatta uzun uzun bruncha gidin. Ben çok otel kahvaltısı gördüm, böylesini çok nadir gördüm. Az ve öz, özenli, düzenli, manzaralı; çok keyifli bir ortamda, şahane bir kahvaltı …
Genel olarak İber Yarımadası , kurak ve çoraktır sanırdım ben. Bu bölge Alplerin devamı, yemyeşil , şahane bir doğaya sahip. Dönüş yolunda bir nehrin peşine takılıp mola verdiğimiz kasaba Eibar ve köy meydanında rastgele girdiğimiz tapas bar da efsaneydi.
San Sebastian'ın hem kendinin hem de lezzetlerinin tadı gerçekten damağımızda kaldı.