27 Haziran 2020 Cumartesi

Sürgün Yeri, Yekaterinburg


Rusya’nın en büyük ve en zengin şehirlerinden biri olmasına rağmen Yekaterinburg (ya da Ekaterinburg) daha çok soğuğu ve sürgün yeri olması ile meşhurmuş. Bunu biz de “Son Çar” dizisinin hazin sonunda öğrendik. Malum artık tarih; kitaplardan değil, dizilerden öğrenilir oldu ki bence hiç mahsuru yok…



Yekaterinburglu, Rusya bayimizin bizi uzun süreden beri davet etmesine dizi merakımızda eklenince eşimle birlikte Moskova aktarmalı kısa bir seyahat yaptık. Moskova Metrosu ile hızlı bir şehir turu, Bolşoy balesinde şampanyalı çilerki bir Pazar temsili, Kızıl Meydan ve Aziz Basil Katedrali ziyaretinden sonra kendimizi Moskova’dan daha da soğuk, Yekaterinburg’un sonbaharına attık… Bolşoy kadar olmasa bile burada da devasa bir bale salonunda, modern bir gösteri izledik ve sahnede Çinli baleti görünce önce şaşırdık, sonra alıştık bu yeni dünya düzenine …


Son Çar’ın hazin sonunu yaşadığı meşhur “Özel Amaçlı Ev” (Special Purpose House) yıkılmış tabi onun yerine “Church on Blood” Kilisesi ve müzesi yapılmış. Bunu “Kanlı Kilise” mi yoksa “Kan Üstündeki Kilise” mi diye tercüme etmek lazım bilemiyorum ama mekanın hüzün dolu enerjisi çok net hissediliyor. Rus tarihini tartışacak durumda değiliz tabi ama biliyoruz Türk tarihi dahil Dünya Tarihi böyle acı hikayelerle dolu…  Aslında kimin suçlu, kimin masum, kimin hain, kimin kahraman olduğu yıllar sonra ortaya çıkacak ama merhametsiz insanların telafisi imkansız olan şeyler yaptığı vakalar, bugün bile vuku buluyor ve daha da bulacak gibi görünüyor …
  

Madenciliğin çok geliştiği uçsuz bucaksız ormanlara sahip bu verimli bölgede, ziyaret ettiğimiz bir müşterimizin yer altındaki altın madeni, dünyadaki diğer benzerlerinden çok farklı olarak, ağaçların arasında kalmış, çevreye çok az zarar vermiş gibi görünüyordu, artık günahları boyunlarına… Galeri ya da şaft denen maden tünellerinin girişi ağaçlarına arasından girilen doğal bir mağara girişini andırıyordu.


Bu madenin sahibi olan UGMK şirketi şahane bir de müze kurmuş Yekaterinburg’a. Çoğunluğu askeri araçlar ve taşıtlar olan müzede, tercümanımızın söylediği kadarıyla Rus ordusunun envanterine girmiş tüm araçlardan bir tane mevcut. Ayrıca Rus otomotiv sektörünün de Amerikan ve Alman otomotiv sanayini kopyalamaktaki başarısı gerçekten görmeye değer. Ben tabi ki Motosiklet katına hayran oldum ve babamın 70 li yıllarda Elazığ’da kullandığı sepetli IZH Planeta motorunun tıpatıp aynısını görünce mest oldum … Konuya ilgi duyanların sadece bu müze için bile Yekaterinburg’a giderse pişman olmayacağını düşüyorum.

















Kural : Kimin hain, kimin kahraman olduğuna zaman karar verir sen acele etme ...