Eşimin pasaportunda son dakika bir sorun çıkınca, hep
hayalini kurduğumuz, Efe’yle “baba-oğul” seyahatine mecburen çıkmış olduk; hem
de hep hayalini kurduğumuz Miami’ye...
Ben Miami’ye ilk ve son kez bundan tam 22 yıl önce 1995
yılında, ailecek Orlando Disneyland’a yolu üzeri gitmiştim. Bir kaç gün kalmış
ve neden bu kadar popüler bir yer olduğunu bir türlü anlayamamıştım. Denizi çok
dalgalı, havası çok sıcak, şehir ise çok sıradandı; hiç bir özelliği yokmuş
gibi gelmişti bana ...
Elbette 22 yıl içinde Miami epey bir değişmiş! Başta Türkiye
ve bilumum Güney Amerika ülkeleri olmak üzere 77 milletin zenginlerinin ya
komple ya da part time yerleştiği, hemen bisiklet gibi bir jet ski, ( ya da bir
sürat teknesi ) bir Harley Davidson, bir de spor araba alıp, Amerikan Rüyasını
yaşadığı bir “hiç bitmeyen tatil” beldesine dönüşmüş...
Denizi, daha doğrusu Okyanusu hala çok dalgalı, havası hala
çok sıcak ama ne dert, paranın çözemeyeceği sorun mu kaldı dünyada ? Hoş biz Kasım
sonu gittik ki kesinlikle buraların en güzel zamanıymış Ekim-Kasım-Aralık ...
Şimdi açın akıllı telefonunuzdan haritaya bakın,
inanamayacaksınız coğrafya ders kitabı gibi okyanus, iç deniz, göl, gölet, akarsu,
haliç, kanal, bataklık, su ile ilgili ne istersen var ... Tabi su ve para olunca tekne de çok oluyor,
ben hayatımda hiç bu kadar tekneyi bir arada görmedim, koyacak yer kalmamış,
İstanbul’daki otoparktan fazla katlı tekne parkları yapmışlar...
Malum kasırga, fırtına, hortum, yağmuru zaten var
dolayısıyla yemyeşil, tertemiz ve yaban hayat ile iç içe bir yer Miami. Timsah
meselesi daha çok, epey bir güneyde bulunan Everglades sazlıklarında ( eğer
vaktiniz bolsa, burada bir tura katılmanızı tavsiye ederim ) Şehir merkezinde
daha çok rakun, iguana, sincap ve envai çeşit kuş görürsünüz.
Biz burada kaldığımız neredeyse her güne küçük bir parktaki
( Topeekeegee Yugne Park ) sincapları ve tropikal kuşları besleyerek
başladık ve Efe’nin ne kadar keyif aldığını anlatamam.
Otelimiz hem bir süre önce buraya yerleşen arkadaşımızın
evine yakın olsun diye hem de otoparkı ve kahvaltısı ücretsiz diye ( buna
dikkat edin oda ücretinden çok otopark ve kahvaltı ödersiniz valla benden
söylemesi !) Aventura bölgesinde kaldık. Şansa hemen karşımızda büyük bir “County
Fair” yani panayır vardı. Amerikan filmlerinden aşina olduğumuz bizim lunaparkların
biraz hallicesi ... Burada göz kapağı dahil, vücudunun görünen her yerine dövme
yaptırmış bir kasiyerden başka ilginç bir şey yoktu benim için tabi ama, Efe bir
de dart oyununda pelüş ödül de kazanınca değmeyin keyfine ...
South Beach, spor yapana da piyasa yapana da bir cennet;
Lincoln Road özellikle Pazar günü kurulan bit pazarı ile çok keyifli; Wynwood,
bizim Cihangir-Karaköy gibi yeni akım sanat kültür mekanı, grafitiler, küçük
kafeler ve butikler çok başarılı; Brickell bölgesi gökdelenleri, plaza kültürü,
zırt-pırt açılıp trafiği kilitleyen köprüleri ve Nusr-et Steak House’u ile
hareketli bir şehir merkezi, Aventura, Sawgrass, Dolphin ya da Keys bu kurlara
rağmen son derece hesaplı alışveriş için ideal ... Yani kısacası ailecek ya da
bekar, Miami de ne istersen var ...
(Brickell Avenue)