30 Ağustos 2010 Pazartesi

Kahraman Çöp Şiş, Grande Frappaçino'ya Karşı

Kahraman bakkallarımız, Süper Marketlere karşı ağır bir mağlubiyet aldıktan sonra şimdi de başka bir değerimizi yavaş yavaş kaybediyoruz, uyarayım !


Yolculukların en güzel yanıdır molalar; ve yol üstü lokantaları, yol yemekleri açısından da dünyanın en zengin ülkesidir, Türkiye...

Onlar bizim kadar kara yoluyla seyahat etmedikleri için mola keyfini, kamyoncu adabını, neden benzincilerde oyuncak beşik satıldığını, bazı yemeklerin yol üstü lokantalarda nasıl daha lezzetli olduğunu bilmezler ( gerçi bu son iki maddeyi biz de pek bilemiyoruz... )

Her il, hatta her ilçenin mutlaka meşhur bir yemeği vardır, nasıl oluyorsa...
Hiç olmadı köftesi vardır, ama benim favorim hep çöp şiş olmuştur nedense, ki sadece yolda aklıma gelir...


Denizli Hava alanı tadilat dolayısıyla kapalı olunca, yazın ortasında, babamla, arabayla gitme mecburiyetini, çöp şiş sayesinde, keyfe çevirmeye karar vermiştik ki, acı gerçekle Susurluk - Balıkesir arasında yüzleştik...

Eskiden kamyoncuların durduğu yerde durulurdu, en iyi yeri onlar bilirdi çünkü ...
Şimdi "outlet park" larda duruluyor..."memlekette az harcıyoruz, biraz da yolda harcayalım" diye herhalde ?

Eskiden çift kaşarlı tost yenir, ayran içilirdi; şimdi bigmek yenip frappaçino içiliyor ...



Korkarım, bir Türk ananesi daha kayboluyor...
Ben de bayılıyorum heriflerin Tai Chai Lattelerine, Oregon Tealerine falan ama hiç olmazsa yol üstünde, ayrana, çöpşişe, Akhisar köftesine, Tokat kebabına, canlı alabalığa, oğlak çevirmeye, Van kahvaltısına kralını değiştirmem!

Alışverişe de devam ama ahşap beşik olsun, outlet adidas yerine, ya da Kırkağaç kavunu, yol üstü köylü tezgahında, ya da Çanakkale domatesi, Aydın inciri, Bursa Şeftalisi, Ayvalık Zeytini ....
Bunu da çok ararız valla şimdiden söyliyim .... Laz Bakkal öldü bari İsmail'in Yeri yaşasın ...

Kural : Çok şey, aslında hiçbir şeydir !

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Arabayla 4 saatte Yunan Adası, Thasos


Gökçeada, Bozcada'dan, hatta ve hatta Ankara'dan bile daha yakın...
İstanbul - İpsala gümrük : 210 km...
gümrük işlemleri, duty free alışveriş, ( denize karşı, uzo ya da yunan kahvesi eşliğinde tüttürmek için 1-2 paket ıslak puro şart !) : 20 - 30 dakika,
İpsala - Keramoti : 150 km ,
Keramoti - Thasos arabalı vapuru : 25 dakika...



Kabaca, sabah saat 7-8 gibi yola çıksan, en geç 1 gibi, deniz kızı Sirene'nin adası Thasos'tasın ...
derhal, bir yanın yemyeşil olur, zeytin ağaçlarını görürsün her yerde, kekik kokuları içinde; diğer yanın masmavi olur, bir bakarsın Ege, senin içinde ...


Hem deniz otobüsüne terfi ettiğimizden beri, hasret kaldığımız arabalı vapur sefası da yaparsın, serin serin, martılarla oynaya, oynaşa ...



Hava alanı olmadığı için adada, uzaklardan gelen turist pek yok, çoğunluk yerli ya da komşu...
Dolasıyla, kalabalık, harala gürele, sarhoş İngiliz, şezlong kapmaca, uyduruk turist tezgahları, kazıklanma falan da yok... Hala "bakire" yani ...


Ağustos ayında bile rezervasyonsuz, çat kapı, gayet uygun fiyata, çok güzel bir otel bulduk...

"Ultra Exclusive Her şey Dahil" de yok Allahtan, hatta "hiç bir şey dahil değil" var!
5 yıldızlı otelde bile şezlong paralı ama yine de tatil köyü işkencesinden, hem çok daha uygun, hem de çok daha konforlu... Her akşam başka bir "tavern" de envai çeşit yemekler, mezeler, balıklar...


Antik Yunan'ın altın, gümüş ve mermer madenleri burada, hatta mermer madenleri hala çalışıyor ve dünyanın en kıymetli, en beyaz mermeri üretiliyor... O meşhur antik heykellerin yapıldığı beyaz mermerler... Thassos White yani Türkçesi Taşöz Beyazı ...

Çok şeker de bir müzesi var, öğlen sıcağından kaçmak için harika bir fikirdi, hemen şehir merkezinde ...

Keyifli çarşısı, muhteşem yemekleri, muhabbetli halkı, tertemiz bir havası, harika bir denizi ve kumu olduğunu söylememe gerek yok zaten ...

Kural : Tatil, değişikliktir özgürlüktür. bir yere bağlanma! hep aynı yere gitme, yazlık ya da devre mülk sakın alma !