1 Mart 2010 Pazartesi

Taşı Toprağı Altın (mış eskiden ) Johannesburg, G. Afrika


Haritada görünüyor mu bilmiyorum, şu an Güney Afrika Cumhuriyeti’nin, Botsvana sınırında, Zeerust adlı kasabasında, Grey Lourie diye, yaşlı bir çiftin işlettiği pembe, eski, hayat dolu, anı dolu, iddiasız, gösterişsiz ama masalsı güzel bir pansiyondayım...



Yarın Albert’le birlikte Botsvana’ya gideceğiz, dünyanın en büyük elmas madeninde çalışan dünyanın en büyük iş makinesini görmeye … Onu sonra anlatırım fakat, şimdi Güney Afrika ve Johannesburg …


Afrika’nın sonsuz zenginliğinin üzerine Avrupa’nın birikimiyle sonradan kurgulanmış, kurulmuş Güney Afrika Cumhuriyeti…

Hıristiyanlığı bile yeniden kurgulamışlar... Yeni bir sürü mezhep, tarikat, kilise kurmuşlar; domuz eti yemeyen ya da kabuklu deniz mahsulleri yemeyen bir mezhep var mesela...

“Altına hücum” eden Portekiz, İtalyan, Hollandalı, İngiliz ve diğer “beyaz” adamlar çok güzel şehirleşmiş, yerleşmiş, sahiplenmiş “siyah” ların topraklarını…


Önceleri her şey çok iyi gidiyormuş ( tabi ben sadece beyazlarla konuşabildiğim için meseleye sadece o açıdan bakabiliyorum ) ama Mandela’dan sonra siyahlar yönetimi ele geçirince işler değişmiş… Kabul etmeseler de önce beyazlar biraz abartmışlar, sonra da siyahlar, bir nevi intikam alımış.. Şimdi ise ortada çaktırılmamaya çalışılan ama bariz bir nefret var ve fakat hala bütün patronlar beyaz, işçiler ve işşizler siyah …


Diğer Afrika ülkelerinden kaçak göçmenler, işsizlik, inanılmaz bir suç oranı ve AIDS ( Siyahların neredeyse yarısı HIV pozitif... Ücretsiz prezervatif dağıtılıyor her yerde ama siyahlar ”bu beyaz adamın bizim nüfusumuzu azaltmak için yeni tezgahı” diye karşı çıkıyor prezervatife… Tanıdık geldi mi bu bi yerden ?



Johannesburg’un içinde neredeyse hiç beyaz kalmamış, her yer parmaklık, tel örgü, kamera, güvenlik, duvar …
Bu dördüncü gelişim hala Johannesburg’un merkezini göremedim… Beyazlar ancak dev duvarlar ve parmaklıklar arakasındaki özel sitelerinde yaşayabiliyor,
Her gün onlarca cinayet, artık haber değeri taşımıyor 3. sayfalarda… Müşterimiz Gerrit belki 10 sefer anlattı daha geçen hafta sonu bir parkta ailecek gezerken 3 tane bıçaklı siyahın onları güpe gündüz nasıl soyduğunu … Polis gelmemiş bile, zaten hapishanelerde de yer yok ….


Tabi bir de dedim ya Afrika’nın güzelliği var … Her yer yemyeşil, hava muhteşem asla çok soğuk ya da çok sıcak olmuyor, yemekler müthiş, etler, meyveler, şaraplar, kafeler restoranlar, rengarenk harika ağaçlar, çiçekler, kuşlar, zebralar, babunlar, aslanlar …


“Game Reserve” dedikleri şahısların işlettiği bir nevi milli parklarda envai çeşit vahşi hayvan hem avcılara hem de sadece bakanlara, fotoğrafçılara açık … Av ata sporu tabi, hem de büyük milli gelir… Vurduğunu ödüyorsun, "bushbok" adlı küçük cins bir antilop 300 dolar , Leopar 3000 … Ayrıca şu “istinye park logosu” kılıklı ağaçlara da bayılıyorum ...


Güney Afrika, bizden vize istemeyenlerden; her mevsim, her türlü aktiviteye de müsait, harika bir seyahat noktası...


2010 dünya kupası için de heyecan dorukta, geriye sayıyorlar 100 gün filan kalmıştı en son
Tabi burada da “yok yok yetişmez, biz bu işi beceremeyiz, kesin yüzümüze gözümüze bulaştıracağız” diyenler çoğunlukta …


Kural 13 : Doğa sana çok bonkör davranır, sen sakın ona hoyrat davranma, suyun, toprağın, yeşilin, değeri bil, herkesin, her şeyin yaşama hakkına saygı duy,
Avlanma, illa avlanacaksan, Afrikalıların dediği gibi “sadece yiyeceksen avla”


7 yorum:

HaNdE... dedi ki...

wawwww diyorum :))

zevkle okudum, zevkle fotoğraflara baktım...bana öylesine uzak ki..film gibi geldi..

papatya dedi ki...

Afrika´ya hosgeldiniz!!!
Resimler cok guzel.
Buralara kadar gelmisken malindi´ye de bekleriz.
Kenya'dan sevgilerle...

bilge dedi ki...

harika yazını okurken sanki oralarda gezdim ve aklıma safari geldi doğa sı harika görünüyor .paylaşımın için teşekkürler sevgi ve dostlukla...

Fatih Şedele dedi ki...

Ben teşekkür ederim... Muhteşem bir doğa hakikaten, ama insan her yerde insan ben seyahatlerimde en çok insanların birbirine benzerliğine şaşırıyorum, coğrafya ne kadar farklı olursa olsun...
Kenya'ya da yolumuz düşer inşallah bir gün, kim bilir ...

Hayırdır buarada, neden Kenya ?

Adsız dedi ki...

3-4 yil once ucakta yanimda oturan 50 yaslarinda bir kadinla tanismistim. Eskiden Odessa'da oturan bir yahudiymis, yillar once Johannesburg'a siginmislar ailecek, artik orada ikamet ediyormus. Ove ove bitiremedi Guney Afrikayi. Yazinizi okuyunca once bi sasirdim, sonra "beyazlarin" sehrin icinde kendilerine ait bir sehir, icinde herseyi olan, kurduklarini ve pek disina cikamadiklarini anladim. Okullari karisik mi acaba?

Bir de o kadinin yaninda goturdugu tamamen kehribar taslarindan yapilmis bir resim vardi. Inanilmaz biseydi!

Elmaslar hakkinda hikaye beklerizzz

Fatih Şedele dedi ki...

Aslına bakarsan resmi olarak her şey karışık ama uygulamada herşey ayrı ayrı, okullar, hastaneler, kiliseler, apartmanlar, semtler, hatta arkadaşlılar..
Yanlız eğlenceli bi geyik var o da; siyah kızla çıkan beyaz erkek fazla yok ama siyah erkekle çıkan beyaz kız var... neden acaba ?

Adsız dedi ki...

Hihihi :)