10 Ocak 2021 Pazar

Mermer, Şarap ve Garda Gölü …


İtalya’nın en güzel şehirlerinden biri olan Verona’ya daha önce hep iş için gelmiş, çevresini gezme fırsatı, dünyanın en güzel göllerinden biri olan Garda’yı görme imkanı bulamamıştım. Bu kez de yine iş için, mermer fuarına katılmak için gidiyorduk ama, biraz da yaşım gereği, artık kendime, keyfime vakit ayırmayı öğrenmiştim. Son iki günü kendimize ayıracak bağ bozumu ve Garda turu yapacaktık …. 


Mermer, dünyanın en eski, en sağlam, en sağlıklı, en estetik yapı malzemesidir ve bu işin üstadı İtalyanlardır…. Ocaktan çıkarma aşamasından, işlenmesine; pazarlama tekniklerinden mimari uygulamalarına kadar her aşamasında bütün dünyada açık ara öndedirler… Gayet iyi durumda olan Türk mermer sanayisi her ne kadar bunu, daha çok pazarlama farkı olarak görse de, fuarda bir kez daha gördük ki hiç haksız bir ün değil bu … Doğal olarak çok güzel renkleri, desenleri, malzemeyi öyle güzel tasarımlarla birleştirmişler ki insan gerçekten hayran kalıyor … 


Ama benim asıl hayran kaldığım, Mezzane bölgesindeki asırlardır hiç bozulmadan, çoğu hala aynı aileler tarafından işletilmeye devam eden bağ evleri oldu. Biz Massimago adlı bir tanesinde kaldık, büyük dedelerinin yaptığı taştan bahçe duvarını bile bozmadan, son derece şık, sade ve keyifli bir otel - restoran - şarap evi yapmış kim bilir kaçıncı nesil … Bu bölgenin meşhur üzümü ( ve şarabı ) Valpolicella’yı gölgede 2-3 ay bekleterek kurutup yapılan şarapları Amarone dünyanın en ünlü şaraplarından biri. Bu bekletme depoları ise uzaktan fark bile edilemeyecek şekilde doğal malzemelerden yapılmış, bağların içinde kaybolmuş … 


Ben de bir sabah erkenden bağların arasında kaybolup kendi kendime “İtalya’da bağ bozumu adlı” romantik/sosyetik sahnemi yaşıyordum ki vahşi kapitalizm ile bir kez daha yüzleştim… Yüzyıllardır değişmeyen bir şey de bu maalesef, Evlerinden kilometrelerce uzakta bir yere gelmiş/getirilmiş Afrikalılar, üzümleri topluyor, İtalyanlar şarap yapıyor, bütün dünyaya satıyor … Güçlü, zayıfın sırtından geçiniyor … Çok sosyalist bir betimleme oldu bu farkındayım ama İtalya kırsalındaki bağlarda, Afrikalıların karın tokluğuna çalışması da başka şekilde açıklanamaz sanırım … 



Eylül sonunda neredeyse Temmuz havasında gittik Garda gölüne… İnanılmaz kalabalık çok da ticari olan merkeze arabayla girmeyip makul bir uzaklıktan, bu harika parkuru yürüyerek gittik çok da iyi ettik. Bisiklet ya da motosiklet için de çok keyifli rotalar mevcut. Bir de adanın etrafında kısa bir tekne tur yaptık ki bunu çok tavsiye ederim, Scaligero kalesinin sudan görüntüsü muhteşemdi … Bu kale, tüm İtalya’nın en iyi korunmuş, en güzel kalelerinden birisiymiş … Yeme, içme, atıştırma konusuna bir şey söylemeye gerek yok zaten, İtalya’nın geri kalanı gibi burada da kötü bir sürprizle karşılaşmak neredeyse imkansız… 


Bu yazıyı Korona virüs salgını, Büyük Roma İmparatorluğunun varisi, Koca İtalya’yı tarumar ettiği bir dönemde yazmak biraz ironik olmakla birlikte, tarihte nice felaketler yaşayan dünyamızın bunu da tez zamanda, az hasarla atlatacağını ümit ediyorum …


Kural : Her şeyin başı sağlık ... 

Hiç yorum yok: