22 Mayıs 2017 Pazartesi

Wild Wild West, Kalgoorlie...



“Dünya’nın en zengin kilometre karelerinden biri” olarak da adlandırılan Kalgoorlie’yi, nam-ı diğer Goldfields’i (Altın tarlaları)  1893’te kuran İrlandalı araştırmacılardan sonra ayak basan 3. Türk olarak tarihe geçtim sanırım. 3. Türk, çünkü ilk ikisi de bundan yaklaşık 10 yıl önce yine ben ve o zamanlar birlikte çalıştığım Arkadaşım Gökhan Berke idi. O günden beri buraya başka bir Türk’ün ayak bastığını sanmıyorum. Bastım diyen beri gelsin… Hatta Kalgoorlie’yi Google kullanmadan haritada bulabilen beri gelsin ..


1893’te uyanık İrlanda’lılar altını bulunca, bir hücum başlamış ve önceleri 2 bin olan nüfus ( 1.500 ü erkek)  bir ara 200 bine  kadar çıkmış ( 150 bini erkek ).Halk, parayı bulup, çevredeki diğer altın ve nikel madenlerine dağılınca, kazma kürek işleri de gelişmiş makinelere kalınca, şimdi ortalık durulmuş ve ortaya 30 bin ( tahminim en az 25 bini erkek ) nüfuslu, eski kovboy filmlerindeki vahşi batı kasabalarını andıran, yarı hayalet bir şehircik kalmış.


Yan yana dizili, eski binaların önünde, atlar değil kamyonetler duruyor ve barlarda kovboylar değil madenciler demleniyor, yarı çıplak “skimpies” dedikleri “barmaid” leri seyrederek. Kapılar da tahta değil otomatik tabi… Skimpies’ler arada bardan çıkıp bahşiş toplayıp biraz daha soyunuyorlar ama eskiler, buraların çırıl çıplak barmaidlerden geçilmediğini sonra çıplak servisin, sağlık bakanlığınca hijyenik bulunmadığı için yasaklandığını anlatıyorlar gülerek. 

                                                       ( Fotograf Pinterest'ten alınmıştır )

Daha ilk girdiğimiz barda yanıma düşen yaşlı madencinin, Türk olduğumu öğrenince, çocukluğunun geçtiği Albany, ( Anzak’ları taşıyan gemilerin Çanakkale’ye gelmeden önce uğradıkları son durak ) sahiline yapılan Atatürk Kanalını ve Atatürk Heykelini anlatıyor bana gözleri dolu dolu... Sonra’da Atatürk’ün Anzak annelerine yazdığı mektubu, Atatürk’e ve Türklere buralarda duyulan saygıyı anlatırken de benim gözlerim doluyor, bizimkilerin Atatürk’e yaptığı saygsızlıkları da düşünerek…   


Hala dünyanın en büyük altın madenlerinin ve rezervinin bulunduğu bölgelerden biri, biz de hem 10 yıl önce hem de bu kez, zincirlerimizi kullanan altın madenlerini ziyarete geliyoruz. Yapacak, gezecek görecek başka bir şey yok tabi, madenci “Auzie” lerin acayip İngilizcesini anlamaya çalışıp, envai çeşit biralarından ( Elma, Armut, Zencefil dahil ) tadıp meşhur Avustralya koyunu, okyanus balığı ve şarabın keyfini çıkarıyorum… Sonra Bayim Rod’un da söylediği gibi bir 10 sene daha buraya gelmemeyi planlıyorum…      


Kural : Atatürk’ü oku, öğren, anla ve şu sözünü unutma ”Beni övme sözlerini bırakınız, gelecek içine neler yapacağız onları söyleyiniz…”



Hiç yorum yok: