16 Mart 2013 Cumartesi

Burnumuzun Dibi, Burnumuzun Direği, Plovdiv



Burnumuzun dibindedir Plovdiv, Türkçesi Filibe... Bizans'taki adı Filipopolis, Filip'in Şehri.. Zamane gençler ise kelime oyunu yapıyor "P love div" diyor ve tesadüf bu ya burası da 7 tepe üzerine kurulmuş, Şehrin göbeğinde bir antik kent, yeni yeni gün yüzüne çıkıyor, bir kısmı da bir alışveriş merkezinin içinde kalmış...


Sultanahmet meydanındaki hipodrom gibi dev bir Roma hipodromunun tam girişi, Cuma Meydan'ında... Adı Bulgarca'da da Cuma Meydanı, meydanda heybetli bir Osmanlı Cami, asıl adı Hüdavendigar Cami, I. Murad tarafından 1364 te yaptırılmış ama sadece Cuma günleri kalabalık olduğu için daha çok Cuma Camii diye adlandırılıyor...


Sağolsunlar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiş, pırıl pırıl, tertemiz bir halde, dim dik ayakta duruyor ama hala sadece Cuma günleri birazcık kalabalık oluyor...


Biz de tam Cuma vakti Plovdiv'deyiz, daha az kalabalık oluyor ve otoparkı var diye tercümanımız bizi Meriç nehrinin kıyısındaki Şahabettin İmaret Camine götürüyor. Bu Cami, II. Murad tarafından 1444'te yaptırılmış, zira Plovdiv önemli bir Osmanlı kenti. 17. yüzyılda burada yaklaşık 53 cami, 70 okul, 9 medrese ve diğer bir çok Osmanlı Eseri varmış ...


Bazı şeyler gerçekten dile kolay geliyor, 600 yıl. .. Camilerin yapılış tarihine dikkat ettiniz mi? İstanbul'un fethinden daha erken ... Yani aslında bu topraklar da en az Anadolu kadar, İstanbul kadar Türk topraklarıdır ... 600 yıl bir coğrafya'da yaşamak... Kıyas için Amerika'ya bak tarihi 200 yıl, Türkiye Cumhuriyeti 90 yaşında... 600 yıl çok uzun bir süre ve bu sürenin izleri, o kadar tahribata rağmen hala devam ediyor. ..


Ama maalesef bizim İmaret Camii, henüz restore edilmemiş, dökülüyor... Bahçesindeki mezarlık dağılmış, taşları bir kenara dizmişler... klasik ama doğru biz Modern Türkiye Cumhuriyeti nesilleri olduğumuz için Osmanlıca bilmiyoruz ve dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruz....


İçeride çok az bir cemaat... Aralarından bir müezzin çıkıp vaaz veriyor, herkes birbirini tanıdığı için cemaatten soru soran, cevap veren oluyor ki bu hep benim ilgimi çekmiştir. İmamlarda ne büyük güç var diye düşünmüşümdür. Büyük bir topluluğa istediğini söylüyorsun, herkes dinliyor, bırak itiraz etmeyi, soru bile soramıyor....


Tam 1 Mart'ta buradayız ve bugün baharın ilk günü olduğu için her yerde kırmızı iplerden çeşitli figürler herkes bileğine takarak ya da yakasına asarak kutluyor baharın gelişini. Ve tabi komünizm etkisi, şehrin en işlek yerinde en görkemli bina tiyatro binası... Küçücük şehir ,10 dan fazla üniversite var, eğitim ve kültür düzeyi çok yüksek ama maalesef bir türlü yoksulluktan kurtulamıyorlar... Avrupa Birliğine gireli neredeyse 5 yıl olmuş, tabi sihirli değnek yok, pek bi değişim gelişim olmamış... Tam bugünlerde elektrik fiyatlarına gelen zamlar yüzünden olaylar çıkmış Başbakan istifa etmişti ...


Bu arada biz de aslında buraya iş için gelmiştik, işimiz de Bulgaristan'ın belki de Avrupanın en büyük Bakır Madenlerinden birinde, fotograf çekmek için gözlem kulesine çıkıyoruz, gördüğümüz sahne nefes kesici... Neredeyse 300 metrelik dev bir çukurda, karınca gibi çalışan dev makineler ...


Kural : Eleştir, tartış ama sakın ecdadına küfretme, ettirme ! Tarihini öğren, sahip çık ve gurur duy, sen yer yüzündeki en şanlı, en şerefli ecdadın torunusun, en şanlı , en şerefli milletin evladısın.

1 yorum:

didalink dedi ki...

Hersey hos guzel da Plovdiv 'kucuk sehir ' yazdiniz ya .... Pes yani