İlk duyduğumda ben de şaşırmıştım, Rusya Federasyonu’nu oluşturan Cumhuriyetlerden, Karelya’nın başkenti… Saint Petersburg’un 400 kilometre kuzeyi, Finlandiya sınırında, Kuzey Kutup Çizgisinden hemen önceki, son büyük yerleşim birimlerinden biri…
Tahmin edileceği gibi soğuk, çok soğuk ….
Alacağımız var alamıyoruz, yeni bir bayi gel görüşelim diyor, hava durumuna bakıyorum sürekli kar, kış, kıyamet … Birkaç sefer -27 dereceyi gördüm telefonun ekranında, gidince öğrendim bu kış çok sert geçmiş uzunca bir süre -35 derece civarında seyretmiş… “Şantiyelerin çoğu 15 Marta kadar çalışmıyor, sonra havalar da ısınır o zaman gelirsin” demişti bayimiz Vitaly, 25 Mart’ta gittim…
Saint Petersburg havaalanı indik saat 5-6 hava aydınlık ( zaten bu mevsimde bile güneş, saat 10 – 11 gibi batıyor, Haziran’da hiç batmıyor, Ocak’ta hiç doğmuyor…) güneşli, yumuşak bir hava, hemen Petrozavodsk’a devam ettik 5 saat, gece 12 otele vardık ve bırrrr hava -12 derece… Yol boyu yem yeşil orman… sonra o bölgede 4 gün boyunca yaklaşık 2000 km yol yaptık, 2 bin km boyunca yem yeşil orman, 1 santimetre kare boşluk yok.. Yolda “elk” denilen çok dikenli boynuzu olan Kanada Geyiklerinden görüyoruz, benden başka kimse şaşırmıyor, tilki, baykuş falan zaten gırla ….
Sabah kalkınca görüyorum, otelin önünde dev bembeyaz bir
düzlük, çünkü otelimiz göl kenarı! “Avrupa”nın en büyük göllerinden biri Onega
gölü, yılın yarısı donuk. Üzerinde koşu yapan, köpeğini gezdiren, balık tutan,
uçurtma uçuran insanlar… Kırılma tehlikesi yok çünkü 50 santimden daha kalın
üzerindeki buz kütlesi ( Tabi bahtsız bedevi misali koca gölün, en zayıf
noktası, bir derenin döküldüğü yere basınca ben, buz kırıldı ve sol bacağım
komple buz gibi suya girdi! Neyse ki otelime yakındım hipotermiden daha hızlı
koşup bacağımı donmaktan kurtardım… ) Günlük güneşlik hava ama yine de -4
derece …
Bu kadar kar eriyince bayağı bir çamur oluyor tabi, yol kenarları 1 metre simsiyah, kaldırımlarda yürümek çok zor, özellikle kadınlar batonla yürüyor… Şehrin en görkemli, tek görkemli binası tabi ki Tiyatro, komünizm sağolsun … Buzunortasında kalmış gemiler de ilginç görünüyordu ama asıl ilginç olan insanların bu soğukla olan ilişkisiydi... Sıcağı hiç sevmem, siz nasıl dayanıyorsunuz diyordu konuştuklarımın çoğu ve bu şartlarda hayatta kalmayı, bu şartlardan keyif almayı öğrenmişlerdi yüz yıllar boyunca...
Dönüşte başka bir müşteriye uğrayarak geçtik Saint Petersburg’a, küçük bir sınır kasabasından geçerken telefonuma mesaj geldi :
“ Finlandiya’ya
Hoşgeldiniz” ….
İtiraf ediyorum
Petrozavodsk’a gelmek istememdeki en önemli sebeplerden biri aslında Sait
Petersburg’a gelebilmekti ve nihayet geldik ….
Kural : Cennet de Cehennem de bu dünyada unutma, gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun. Her nerede, her nasıl yaşıyorsan yaşa keyifle yaşa, elindekilerle mutlu olmayı öğren. Yoksa hiç bir zaman aradığın şeyi bulamayacağını bil ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder