Nihayet bitiyor özlem ve güneşli ama soğuk bir Mart günü, ilk
kez geliyorum Saint Petersburg’a, nam-ı diğer Leningrad… Aslında 1713 yılında
Çar Büyük Petro tarafından kurulduğu
için bu “şirin” Baltık Denizi, Liman Şehri, “Petrograd” ( Petro’nun Şehri ) adı
ile 1918’e, Bolşeviklere kadar, imparatorluğun başkenti olarak geliyor.
1924’te Lenin, Rusya’daki her şeyi değiştirdiği gibi buranın adını da “Leningrad” olarak değiştiriyor. Sonra 1991 yılında Saint Petersburg adını alıyor… 5 Milyon nüfusu ile Rusya’nın Moskova’dan sonra 2. Büyük, Benim de gidilecek yerler listemde Havana’dan sonra 2. Büyük hayalim...
1924’te Lenin, Rusya’daki her şeyi değiştirdiği gibi buranın adını da “Leningrad” olarak değiştiriyor. Sonra 1991 yılında Saint Petersburg adını alıyor… 5 Milyon nüfusu ile Rusya’nın Moskova’dan sonra 2. Büyük, Benim de gidilecek yerler listemde Havana’dan sonra 2. Büyük hayalim...
Artık Dünya’da çok az şehirde kalmış olan, kendi özgü
havası, ruhu, karakteri, tarihi, kokusu, dokusu olduğunu ayak basar basmaz anlıyorsun…
Rusya’nın batıya açılan kapısı, kültür başkenti, Unesco Dünya Mirası ama sapına kadar
Rus… her yerden sanat fışkırıyor, kültür dökülüyor, tarih akıyor adeta…
Sadece 12 saatim var bu Dünya Mirasında, ama zaten bunu saymıyorum, hayalimde tekne turu yapmak olan kanallar hala buz... Hatta Neva nehri bile daha yeni yeni çözülüyor … Dünya’da en çok sayıda müzesi olan kentlerinden birinde 12 saat ancak 3-5 kare fotoğraf çekip, “yine geleceğim, hem de bu sefer beyaz geceler de geleceğim, 24 saat aydınlık, 24 saat açık müzeler, kafeler, restoranlar anca yeter” diye hayal kurmaktan fazla yapacak bir şey yok…
Ama bambaşka havasını solumak, sokaklarına, binalarına, meydanlarına, mimarisine, soğuğuna rağmen hayat dolu insanlarına hayran kalmak için yetiyor 12 saat. Her gün karşılıklı 2 sefer oluşu, uçuşun sadece 2,5 saat sürmesi, vizelerin kalkması ile aslında ne kadar da yakın bize...
Alkole, eğlenceye, hayata bu kadar düşkün oldukları halde, kiliselerine ve dinlerine bağlılıkları da hep etkilemiştir beni Rusların… Boynunda haç olmayanı çok azdır, evlerinde, arabalarında, işyerlerinde mutlaka bir İsa ya da Meryem Ana imgesi bulunur. Ve genel olarak Ortodoks’ların, özellikle de Slav’larında çok süslü ve gösterişli kiliseleri de hakikaten çok güzel, temiz ve bakımlıdır… Her çift kilise nikahından önce ya da sonra bol bol vakit geçirip, fotoğraf çektirir Kiliselerde. Bu yazıyı bir Regaip Kandili Gecesi, Güney Afrika’dan yazıyor olmam, her ne kadar tesadüf olsa da, bizim dinden uzaklaştığımız, dinin ve dini kurumların da bizden uzaklaştığı görmek üzüyor insanı gerçekten …
Saint Petersburg hayali kısmen gerçek oldu sayılır darısı
Havana’nın başına, bir an evvel Fidel Castro ölmeden ….
Kural : Dinden, Camiden, Kuran’dan korkma, uzak durma,
yaklaş. Sen yaklaşınca o da sana daha da çok yaklaşacak göreceksin …
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder