24 Mart 2014 Pazartesi

Yolun Düşerse, Lille

Bonheiden’da duygu dolu saatler geçirdikten sonra asıl işimize dönmek üzere Fasta yaşayan, Amerikan Şirketinde çalışan Fransız arkadaşım ( Dünya ne kadar küçük !) Sebastien ile Brüksel’e 12 km. mesafedeki Waterloo’da buluştuk. Beni, sabah erkenden buraya getiren “Babam” Johan söyleyince hatırladım burası Napolyon’un 1815’te İngilizler ve Prusyalılar karşısında büyük yenilgiye uğradığı, hayatının son cephesiydi. Burada neredeyse tüm askerlerini kaybedince madara olup, tarihin tozlu sayfalarına gömülmüştü. Tepenin üzerine yapılan Aslan bu zaferi simgeliyordu…


Belçika’nın Fransız bölgesinde bulunan “Stambruges” şehrindeki görüşmemizden sonra, geceyi geçirmek için Sebastien’in kuzenin yaşadığı Fransa'nın Belçika sınırındaki Lille’e geçtik. Burada hem lisan, hem kültür, hem mimari, her şey o kadar iç içe ki, neresi Belçika, neresi Fransa anlamak mümkün değil.


Ve çok ilginç, Dünyanın belki de en huzurlu memleketi olan Belçika’da bile “bir kısım medya, ve kimi iç ve dış mihraklar” Fransız bölgesi ile Flaman bölgenin ayrılmasını istiyormuş.


Hatta benimle aynı gün Çin’den gelen Panda, Fransız tarafındaki hayvanat bahçesine mi; yoksa Flaman tarafındakine mi konulacak diye ufak bir kriz çıkmış… Bugünlerde bizim tüm kimyamızı bozan, rüşvet, yolsuzluk, ihaleye fesat, ayakkabı kutusu, Gezi parkı, paralel devlet, İran bağlantılarını falan düşününce,  adamların taktığı şeye bak!


Bir başka “ büyük sorun” ise komşular arası klasik hangi yemek kimin sorunsalı ? Patates kızartmasına her ne kadar “French Fries” dense de Belçikalılar “o bizimdir” diyor. Belçika usulü midyeye ise Fransızlar sahip çıkıyor… Ben her ikisini de her iki tarafta da denedim, bence kesinlikle ikisi de Belçika’da daha iyi. Ayrıca ilginç ama dünyanın en iyi çikolataları da bence Belçika malı dolgulu olanlar…


Yolu düşenler dışında kolay kolay hiç kimsenin gezmeye gelmeyeceği, sıradan bir şehir Lille. Tipik bir Fransız tabii… 1993 yılında, isteseler modernin kralını yapabilecekken, kentin dokusuna ve eski tarz klasik Fransız mimarisine uygun bir merkez istasyon yapmışlar, hızlı trenle Fransa’yı Belçika ve Hollanda’ya, hatta Manş Denizi’nin altından Londra’ya bağlayan… 


İstasyona çıkan trafiğe kapalı ana cadde üzerinde hala vitrinde şapka beğenen yaşlı bir teyze görmek mümkün! Ve sıradan bir hafta içi benim de çok sevdiğim Müzik-Kitap Market FNAC, tıklım tıklım. Çoğunlukla da de gençler ve çocuklar, özellikle dikkat ettim çoğunlukla, DVD, Oyun gibi teknolojik şeyler mi alıyorlar diye, hayır çoğunluk kitap alıyor. Biz her ne kadar Avrupa bitti, yaşlandı, krizde, devran döndü, artık devir bizim devrimiz desek de, böyle şeyler söylemekle olmuyor. Okumakla, öğrenmekle, üretmekle, ilimle, bilimle, irfanla oluyor…



Kural : Oku 

Hiç yorum yok: