23 Mayıs 2017 Salı

Gidersin Perth, Olursun Pert !..

Böylesine berbat bir kelime oyunu ile söze başladığım için kusura bakmayın ama dayanamıyor insan Türkçe gibi bir anadili olunca …  Batı Avustralya, eyaletinin Başkenti 1,5 milyon nüfuslu, dünyanın en izole şehirlerinden biri. Dünya’dan haberleri yok, Dünya yansa  umurlarında değil, zira alevlerin buraya yayılması mümkün değil …


Büyük liman kenti Freemantle ile birlikte, yaklaşık 150 – 200 yıl kadar önce kurulmuş, özellikle dev maden şirketlerinin yer aldığı bir huzur kenti. Hint Okyanusu’na açılan Swan River ( Kuğu Nehri ) kıyısına kurulmuş, parklar, bahçeler, envai çeşit kuşlarla dolu, her daim yumuşacık havası olan, güler yüzlü konuşkan insanların şehri. Sıradan bir gün ara bir sokaktan geçerken aşağıdaki şu manzarayı görmeniz an meselesi …   


 Şehrin en merkezi yerinde, en yoğun sabah saatlerinde bile en ufak bir telaş, koşuşturma, trafik, stres olmayan, Dünyanın en çok yabancı göçü alan şehirlerinden,  acayip hoş görülü bir şehir Perth. Ve bayim çok güzel açıklıyor Avusturalya insanın bu bakış açısını. “Bizim tarihimiz, gelenek, göreneklerimiz yok. Dinimiz de yok sayılır, hiç dindar bir toplum değiliz. Dolayısıyla tabularımız da yok. Bizim için her şey hoş gelir ( tam Türkçe’ye çeviremedim : “everything is welcome” ) Keşke biz de kurtulabilsek tabularımızdan, her şeyi konuşup, tartışıp, anlayabilsek diyorum ama çok zor binlerce yıllık alışkanlıkları değiştirmek…


Kalgoorlie’ye gitmek için Perth Havalimanı, iç hatlar terminaline geldiğimizde kendimi, biraz sonra DX45J adlı galaksiye ışınlanacak bir uzaylı gibi hissettim. Eski uzay filmlerinde gördüğümüz gibi bir iç mimari, her şey otomatik, neredeyse hiç çalışan yok, zaten pek yolcu da yok. Uçaktan 25-30 dakika önce geldik. Trafik, otopark sorunu, polis arabaları, taksiler, korna falan zaten yok da, terminal girişinde güvenlik de yok… Biniş kartını, otomatik makinadan alıyorsun tamam da valizini de makineye verip valiz fişini de makineden alıyorsun. Dış hatlar da pasaportunu da otomatik polis makinesi kontrol edip, onaylıyor, öyle çıkış yapıyorsun.. Bir tek kapılara giderken güvenlik görevlileri görüyorsun bir de uçaktaki yaşlı başlı hostesleri... Yakında pilot da kalmayacak bence, savaş uçakları gibi insansız hava araçları olacak yolcu uçakları...  


Genelde restoran otel falan tavsiye etmem, edecek kadar deneyimleme şansım ve de vaktim olmaz ama eğer bir gün yolunuz Perth’e düşerse, hemen merkezdeki Elizabeth Quay iskelesinden feribota atlayıp 2,5 dolara Güney Perth, Mends Street  iskelesine gidin.  Hem muhteşem şehir manzarası eşliğinde yemyeşil parklarda yürüyün, gezin, bisiklete binin. hem de iskelenin karşındaki Coco’s ta havalı bir akşam yemeği yiyin. Ya da caddenin ilerisinde solda yaşlı bir çiftin işlettiği Pizza Express’te, amcanın ya da teyzenin kendi elleri ile yaptıkları harika pizzalardan yiyin ayaküstü… ananası ve değişik baharatları ile, son yıllarda tattığım en iyi pizzaydı ...


Kural : Tabularından kurtulmaya çalış, her şeyi tart, tartış, düşün, araştır, bilimle, mantıkla ya da vicdanınla, gönlünle karar ver, alışkanlıklarınla değil …  


 Medeni ülkelerdeki temel farkları zaten hepimiz biliyoruz ama bir de şu detaylar var benim gözüme çarpan :
1. Ağır ya da stratejik işlerde bile çok sayıda kadın çalışan,
2. Ağır ya da stratejik işlerde bile çok sayıda yaşlı çalışan,
3. Bir geri zekalıya anlatır gibi her bir detay için yönlendirme tabelaları,
4. Çok az ve küçük şirket ve dükkan tabelaları,
5. Çok az sayıda sokak hayvanı, çok sayıda evcil hayvan,
6. Çok sayıda eski model ama temiz, bakımlı araba,
7. Çok sayıda, steyşın, kamyonet ve römorklu araç,
8. Her yerde çocuklar için bir detay,
9. Her yerde engelliler için bir detay,
10. Çok az sigara içen, çok fazla içki içen insan,
11. Selamlaşan, şakalaşan, güler yüzlü insanlar,
12. Gösterişsiz, sade ve genellikle doğal malzeme kullanılmış binalar,
13. Tek katlı, geniş bahçeli, spor sahalı okullar ...



Hiç yorum yok: