7 Aralık 2016 Çarşamba

Yine mi Güzeliz, Yine mi Şangay


( Bu fotograf wikipedia.com dan alınmıştır.)
Aslında bu sefer hakikaten gitmeyecektim… 5. Kez aynı tarihlerde, aynı fuar için aynı şehre, gelmek istemediğim için değil, Çin Hükümeti, Türk Vatandaşlarına artık çok zor vize verdiği için (neden acaba ? ) ; zira Şangay gelmekten, gezmekten hatta yaşamaktan bıkılmayacak nadide yerlerden biridir artık iyice zıvanadan çıkan Dünyamızda… 


Zaten hali hazırda da en çok “Expat”ın – bu kelimeye de bayılıyorum çok havalı duruyor, tam Türkçesi gurbetçi – yaşadığıı kentlerden biri … Mesela bir akşam, uzun yıllardır Şangay’da yaşayan “Carlos” lakaplı Bünyad Abi’nin tavsiyesi ile gittiğimiz JZ adlı Jazz kulübünün solisti Bulgar, Orkestrası Mauritius'luydu seyircilerin ise tamamı Expat . Bünyad Abi  de hayatımda tanıdığım en ilginç insanlardan biri.. Şangay'da Carlos diye sorun mutlaka bulursunuz ...   


Eskiden tipik bir Çin balıkçı kasabasıyken, yoğun limanı sayesinde 2000’li yıllarda inanılmaz bir hızla gelişerek,  1000 adet gökdelenin olduğu  ( 3 bin tanesi de yapım aşamasındaymış )  20 Milyon kişinin yaşadığı Çin’in En büyük, Dünya’nın 8. Büyük Şehri haline gelmiş. Ve bu gökdelenlerin hepsi çok şık, düzenli ve insanı rahatsız etmeyecek şekilde inşa edilmiş ki ben gökdelenlerden hiç hazzetmem, özellikle İstanbul’daki zorlama olanlarından …


Her yerde gökdelenler, beton, cam doğru ama sokaklar hala yemyeşil, her yerde irili ufaklı parklar, parklarda sabah Tai Chi Chuan ( En Yüce Nihai Yumruk ) yapan amcalar, teyzeler.. Ara sokaklarda hala hizmet veren yüz yıllık tapınaklar… Yani klişe tabirle, gelenek ile modern dünyanın mükemmel harmonisi …


Çok moda ya hani ölmeden önce yapılacak şeyler, görülecek yerler listeleri; ben kesinlikle Şangay’ı bu listeye koyarım. Hele bir de değişik lezzetlere açıksanız bunun da en zengin ve en güvenilir adreslerini Şangay’da bulabilirsiniz. Mesela deniz anası, kaplumbağa kabuğu ya da ördek dilini bizzat denedim. Favorim kaplumbağa kabuğu …


Nüfus 20 milyon ve para da çok olunca tabi inanılmaz bir de trafik oluyor hali ile, Ama metro hatları harika ve artık nihayet her durağın latin alfabesi de yazıyor dolayısıyla başta havalimanından şehre saaatte 300 km hızla giden Maglev treni dahil, tüm raylı sistemi aynı kartla rahatlıkla kullanabilirsiniz… Ya da akıllı telefonunuza yükleyeceğiniz bir uygulama ile istediğiniz yerden alıp istediğiniz yere bıkabildiğiniz "Mobike" bisikletleri kullanabilirsiniz ( Türk kafası :  "Bu bisikletleri nasıl çalmıyorlar yahu ? Anlaşacaksın sanayiden bir usta ile söküp atacak sensörünü çipini artık nesi varsa, al sana mis gibi çorba parası ... )


Ayrıca ilk Şangay seyahatimde pantolonumu uçakta unutmuştum, ikincisinde kuzenimle havalimanını birbirine katmıştık - ki bu hayatımın en komik olayıdır, bunu ayrıca yazacağım – En son seferde ise bilgisayarımı havalimanında unutup sonra geri buldurup İstanbul’a getirtmiştim.. Neyse ki bu Şangay seyahatimi vukuatsız atlattım, darısı diğer Şangay seyahatlerinin başına ….


Kural :  Modern iyidir, gelenek daha iyidir ama en iyisi dengelisidir. Herşeyin en iyisi dengelisidir … 

Akıllı Telefon Uygulaması ile çalışan, istediği yerden alıp istediğin yere bırakabildiğin şehir bisikleti : Mobike

Saatte 310 km kıza ulaşan Maglev, manyetik tren, Adamlar valla bize yetişecek, ya 

Hiç yorum yok: