13 Mayıs 2010 Perşembe

Bundan Sonra Hep Arabayla, Almanya'ya

Seyahatlerin en sıkıcı yanları dönüşleri olur ama dedim ya biz, “ 2.250 km. kaçınılmazsa zevk almaya bakıyoruz” ve bu kez Sırp vizemizi de almışız, Münih’teki konsolosluktan, yeni ve daha kolay bir rota izleyeceğiz, keyfimiz yerinde …

Münih’ten çıkar çıkmaz muhteşem Alp’lerin eteklerinden salına salına Avusturya’ya giriyoruz…


Biz hep havadan, asıl güzellikleri, pas geçmişiz… O kadar güzel bir doğa ki sanki hemen şu köşeden Heidi, koşarak gelip boynumuza sarılacak…

Çizgi film gibi abartmıyorum, hatta resimli coğrafya kitabı gibi köyler, dağlar, vadiler, ovalar nehirler, göller ( el kadar gölde kürek, yelken, surf her türlü aktivite ) ne istersen var …



Güneşli bir Pazar, bisikletine atlamış millet, almış arkasına bebesini, öyle ciddi bir edayla bisiklete biniyor ki dersin tour de france a katılacak…

Oysa ne gerek var ya, çoluk çocuk git bi alışveriş merkezine gez, dolaş, ye, iç, harca ...
Ama maalesef yasa gereği AB'de Pazar günleri bütün mağazalar kapalı !


Bayılıyorum o bisiklet bebek koltuğuna, bizim sıpa için, İstanbul’da o kadar zor buldum ki, anlatamam! Haşim İşçan Geçidine bile gittim “öyle bişi yok abi, araba koltuğu versek ? “ dedi herif ...

150 km hızla giderken camdan deli gibi o köylerin fotografını çekmeye çalışıyorum ama ne mümkün, “Dur Oğuz abi şu kare müthiş, bi fotoğraf çekeyim” desem 5 günde anca varırız İstanbul'a ….



Ama karşı tepedeki Şatoyu görünce, Oğuz abi de dayanamıyor hemen alıyoruz bir mola …
Bir asansör, bir iki kuş gösterisi, bir hediyelik eşya dükkanı, bir restoran tezgah tamam hemen 50 Euro bırakıyorsun ama değiyor vallahi… sanki çim daha yeşil ( 50 Euro verdik diye mi yoksa ? )


Şu, İtalya, İsviçre, Avusturya, Almanya Alpleri kesişimi muhteşem, ve köyler, kasabalar, yemekler insanlar da çok daha gerçek, çok daha bakir ayrıca … Birbirinin aynı şehirlere gidileceğine buralara gelinmeli aslında ...


Slovenya'ya giriyoruz gümrük yok polis yok harika bişi... Burası, Avusturya’nın arka bahçesi, kısmen yırtmış ama Hırvatistan ve Sırbistan her ne kadar kapağı AB’ye atmış olsa da, kefeni henüz yırtamamış … Gerçi Bulgaristan ve Romanya’ya göre süperler !



Aynı parkuru 20 yıl önce yapmış birisi olarak çok net gördüm ki, Türkiye bu süre içinde hakikaten çağ atlamış.

Balkanlar o zaman da dökülüyordu şimdi de dökülüyor, Batı Avrupa o zaman da, bu kadar moderndi zaten ….


Bulgaristan’a girer girmez radara yakalanıp Bulgar polisine önce 20, onu beğenmeyince 50 euro verip 20 yi de geri alamayınca 70 Euro kaptırmamız dışında çok keyifli bir seyahat oldu ve “asla asla deme” kuralı bir kez daha işledi. Bundan sonra Avrupa’ya yolculuklarda arabayı kullanmaya karar verdik …

Kural : Hayır da Allahtan Şer de … Hatta çoğu zaman sen bilemezsin, hangisi hayır, hangisi şer… sen gülümse yeter …

Hiç yorum yok: