6 Ekim 2009 Salı

Muchos Buenos Aires

Çok Güzel Havalar ...
.
Mart ayı, bize yaz geliyor yavaş yavaş buraya kış ... Hafif, üşütmeyen bir rüzgar ve yakmayan pırıl pırıl bir güneş, yumuşacık çok güzel bir hava ...

Bu kadar uzak bir şehir nasıl olur da bu kadar yakından benzer İstanbul'a ? insanlar, binalar, yollar, arabalar ...
.

Türkiye'ye ürettirdikleri bazı dandik Avrupa arabalarından burada da ürettirmişler....
yollarda bi bakıyosun Doğan SLX var ya da Tempra, made in Argentina ...

Herhalde diyorum, birtakım "dış mihraklar" Arjantin'ini de bu bölge için "stratejik ortak" yapmışlar kendilerine zamanında ...

Ekonomi de aynı... 3-4 yılda bir kriz ... hükumetler, koalisyonlar gider gelir ... Peso'ları Dolar karşısında bir iner bir çıkar...


Ama halkın daha önemli sorunları var; milli takımın durumu, Boca Juniors ve River Plate derbileri ve Maradona mı daha iyiydi yoksa Messi mi daha iyi, gibi ... dedim ya aynı biz ...


Ve maalesef Buenos Aires sokaklarında, resimlerde gördüğümüz, fötr şapkalı akardeoncular ve siyah giymiş tangocular yok, hatta bir kaç mahalle dışında neredeyse hiç yerel bişey yok... malum koca bir global köy artık dünyamız ....

Yerel dedim de aklıma geldi, buraların gerçek sahibi kızılderili yerlilerden eser yok ....

Hani "soykırım" falan diyorlar ya... soykırım böyle olur işte, hiç bir şey kalmamış geriye ... hiç ...


Sokaklarda Tango ya rastlayamayınca, sağolsun arkadaşım Andres beni tango yapılan bir restorana  ( Tango Porteno ) götürüyor da gözlerimin, kulaklarımın, midemin, ruhumun pası siliniyor ...


Normalde böyle turistik şovlarda ya yemek kötüdür, ya şov, ya mekan, ya da hepsi...

Burada her şey muhteşem ... erkek garsonlar smokin giymiş, kadınlar tuvalet... Her yer kadife, yemekler müthiş... Ve eğer burada izlediğim şey Tango ise , bugüne kadar izlediklerim Silifke'nin Yoğurduymuş ...

Söylemeden edemeyeceğim, dünyanın en güzel gögüslü ama en çirkin ayaklı kadınları burada...
herkes göğüs dekoltesi ve herkes parmak arası .... herkes....

Ve dünyanın en lezzetli kırmızı eti Arjantin'de ... Ve bir de dünyanın en güzel mezarlığı ....


Şehrin modern bölgesindeki (ricoletta) meşhur mezarlıkta, tabutları minik ve çok gösterişli kilise şeklindeki binaların içinde raflara diziyorlar, gömmüyorlar ...
.
Eva Peron ve Tango'nun babası Carlos Jardel de burada yatıyor ... Carlos'un Por Una Cabeza şarkısının bana taş plaktan Safiye Ayla şarkılarıyla aynı şeyi hissettirmesi ne garip...
Yeterince uzağa gitmedim mi acaba,
"kendimden" uzaklaşmak için, yoksa böyle bir şey hiç mümkün değil mi zaten ? 
.

İstanbul'a dönüş yolunda düşünüyorum da, tabi ki Maradona daha iyi ....

Hiç yorum yok: